İzmir Diyetisyen – İzmir Diyet Programları

Ortoreksiya Nervoza

Ortoreksiya Nervoza

Ortoreksiya Nervoza Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlıklı bir vücut için temel unsur olduğu kanıtlanmış bir gerçek. Genel anlamda kötü ve yanlış beslenmek başta obezite olmak üzere kardiyovasküler hastalıklar ve diyabet gibi kronik hastalıklardan, kansere uzanan pek çok hastalık için risk faktörü oluşturmakta. Peki yeterli ve dengeli beslenme derken tam olarak neyi kastediyoruz? Beslenmeyle olan ilişkimiz hangi düzeyde olursa kendimizi sağlıklı olarak tanımlarız? Gün içinde hangi besinleri tükettiğimize ve bu besinlerin vücudumuza sağladığı yarardan çok, doğru besin olarak gördüğümüz gıdaların hangi koşullarda yetişip nasıl hazırlandığıyla daha mı çok ilgileniyoruz? Ve en önemlisi bu doğru besin etiketi yapıştırdığımız gıdaların arayışı bizde takıntı boyutuna ulaştı mı? Bu gibi soruları siz de kendinize daha sık sormaya başladıysanız size biraz ortoreksiya nevroza adı verilen hastalıktan bahsetmek istiyorum.

İlk olarak 1997’de Bratman ve Knight tarafından ele alınan ortoreksiya nevroza terimi, Yunanca “orthos” ve “orexia” kelimelerinin birleşmesi ile ortaya çıkmıştır. Türkçedeki anlamı doğru ve uygun yemek yemektir. Ortoreksiyada yemek seçiminde biyolojik olarak saf ve organik yöntemlerle üretilmiş katkı maddeleri ve ilaç kalıntıları içermeyen besinler tercih edilir. Düşünüldüğünde oldukça bilimsel ve gerçekçi gelen bu yemek seçimi ortoreksik kişilerde patolojik boyutlara ulaşarak bir obsesyon halini alır ve kişiler bu besin maddelerini bulabilmek için aşırı efor ve zaman harcarlar.

Ortoreksik kişinin obsesyonları yenilen yemeğin miktarı ile değil içeriği ile alakalıdır. Kişiler bu obsesyonları nedeniyle kısıtlayıcı bir diyet uygulayarak yiyeceklerini hazırlarlar ve bu konuya odaklanarak bunu bir saplantı haline getirirler. Ortoreksik bireylerin obsesyonları yiyeceklerdeki pestisitler, süt ve süt ürünlerinin hormonlu hayvanlardan elde edilip edilmediği, yemeklerin hazırlanışı sırasında besin değerlerinin azalıp azalmadığı, besin içeriklerinde kimyasal tatlandırıcıların bulunup bulunmadığı, ürün ömrünü uzatmak için koruyucu kimyasallar konulup konulmadığı, gıda boyalarının olup olmadığı, gıda ambalajlarında kanserojen madde içerip içermediği ve ürün etiketlerinin yeterli bilgiyi sunup sunmadığı gibi çok çeşitli konularda olabilmektedir

Bu kadar ayrıntıcı ve sağlık anlamında takıntı haline gelmiş beslenmeyle ilgili bu türden kaygılar, özellikle karmaşık olan (örneğin, hangi yiyeceklerin tek bir günde veya belirli zamanlarda birleştirilebileceğini yöneten içsel kurallar) ve / veya alışılmadık şekilde uzun süreler gerektiren (örneğin, inançlar) yeme kalıpları ortaya çıkarabilir. Bir gıda tipinin maksimum sindiriminin, başka bir gıda tipinin alınmasından sonra ne kadar bir süre süreceği bile hesaplanır. Yemeklerin nasıl hazırlanacağı dışında, yiyecekleri araştırmak ve kataloglamak, yiyecekleri tartmak ve ölçmek, ve gelecekteki yemekleri planlamak ve müdahale etmeye de ekstra zaman harcanır. Yeme bozukluklarının tedavi yaklaşımları diğer ruhsal bozuklukların tedavi yaklaşımlarından farklılıklar içermektedir. Çünkü yaşamı ciddi şekilde tehdit edebilen, vücudumuzdaki pek çok sistemi olumsuz olarak etkileyen yeme bozukluklarının tedavisi çok boyutlu olarak ele alınmalıdır. Bu yüzden diğer yeme bozukluklarında olduğu gibi ortoreksiyada da çeşitli tedavi yaklaşımları, modaliteler ve stratejilerden oluşan bütüncül bir yaklaşım gereklidir. Tedavide, hastalığın doğası ve kendine özgü yanları belirlenmeli, semptomlar değerlendirilmeli, hastanın yaşı, fiziksel ve gelişimsel durumu incelenmeli ve hastanın aile yapısının fiziksel ve ruhsal sağlığına bakılmalıdır.